Engin AKSÖZGenelVOLEYBOLDA KONUK YAZARLAR

Engin Aksöz, ” Parkede değil kafada kaybetmek!..”

Engin Aksöz, ” Parkede değil kafada kaybetmek!..”

Sporda bir mücadele ederek kaybetmek vardır;

Bir de rakibin gücünü peşin peşin kabullenip kafada kaybetmek.

Birinci şık gücünü bildiğin karşı tarafa bir başkaldırıdır;

Bittiğinde kazanan emeğine saygı duyar.

İkinci şık ise olabileceklerin en kötüsü…

‘Gördünüz işte; bizden korkup oyuna bile giremediler ‘ dedirtir.

Rencide olursun, gururun kırılır…

Sporun değişmez kuralıdır yukarıdaki ögeler.

Futbolda da, basketbolda da, voleybolda da…

Dün Bursa BŞB Belediyespor ile Fenerbahçe HDI Sigorta arasındaki Efeler Ligi maçını izlemek için salona girerken ne yalan söyleyeyim küçük de olsa bir umudum vardı.

Fenerbahçe’nin güçlü ve derin kadrosunun Bursa BŞB’ li oyuncular için sorun teşkil etmeyeceğini, kora kor dişe diş oynayarak son sayıya kadar direnç göstereceklerini tahmin ediyordum.

Yanılmışım maalesef.

Parkede değil kafaya kaybettiler maçı…

 ‘İstediğimiz kadar direnelim, nasılsa yenemeyiz’ psikolojisi ilk setin dışında beyinlere bir virüs gibi yayılınca oracıkta bitiverdi aslında oyun. 

Geriye dönüp bakınca da ‘neden böyleyiz biz’ sorusu takılı verdi akıllarda.

 Gerçekten de nedir bu rakibi gözde büyüterek, kendinizi sanki hiç bir şey değilmişsiniz gibi hissetmeler? 

Yaşanan konsantrasyon sorununun iliklerinize kadar işlemesi…

Motive olamamanın beyinde başlayıp, oradan ayaklarla ellere kadar yansıyacağını bilememenin çaresizliği…

‘Maçın özeti neydi’ diye soracak olursanız eğer; yukarıda ne yazmışsam odur!…

Kendine oyunun hiç bir diliminde güvenemeyen pısırık bir oyuncu grubu izledik dün Cengiz Göllü’de.

Aklı başından gitmiş, dizleri tir tir titrerken top öldüremedikçe de oyundan sayı sayı düşen ivmesiz bir Bursa BŞB… 

Doğrusu yakışmadı bu kalıptaki bir ekibe; üzüldük…

Diğer tarafta ise eskisine oranla kalitesi düşen kadrosuna karşın hala takım ruhu ve bir kaç oyuncunun üstün motivasyonları ile dimdik ayakta durmayı başaran Fenerbahçe HDI Sigorta vardı.

En önemlisi;

Voleybolun bilinen gerçeği bu maçta da kendini gösterdi.

Servis ve manşet yani…

İkisini ayni beceriyle uygularsanız voleybolda maç kazanmak kolaylaşıyor.

Fenerbahçe dün hem çok iyi ve yüksek yüzdeli smaç servisler attı, hem de tıkır tıkır çalışan manşetleriyle hücum organizasyonunda kusursuzdu.

Özellikle de Kübalı smaçör Hidalgo.

Çoğu ‘ace’ ile sonuçlanan smaç servisleri bu spora yeni başlayanlar için adeta ders niteliğindeydi. Öyle bir bombardımandı ki;  manşetine bile giremedi Büyükşehir!.  Zor gibi görünen maçı takımı lehine pozitif aksiyonlarla süsleyip arkadaşlarının lokomotifliğine soyundu.

Bir de büyük pasörü vardı oyunun.

Spor kariyerinin sonlarına yaklaşmış dünya yıldızı İranlı Marouf’u ‘dünya gözüyle seyretmek’ başka keyif ve mutluluk oldu voleybol severlere.

 Arkadaşlarını parkenin üzerinde bir maestro gibi yönlendirirken, saçlarını değirmende ağartmadığını gösterdi.

İki köşeyle orta hücumcular bu ustanın koordinesinde iki üç top dışında neredeyse hiç bloğa takılmadan  saat gibi işledi.

2 numaradan Metin Toy’u, ortadan da Emre Batur’u durdurmak mümkün olmadı. 

Yacine Louati’nin atletizm üzerine kurguladığı üretkenliği ile orta oyuncu Ahmet Tümer’in enerjisini gelip yerinde izlemek gerekirdi.

 Peki Bursa BŞB?

Sadece ilk set şöyle bir kıpırdandı hepsi o kadar.

Sonra kabuğuna çekilip kaderine razı oldu.

İki köşe oyuncu doğu dürüst manşet gelmediği için oyunu bir türlü kuramayan Murilo Radke’nin başarısız pas dağıtımında etkisiz göründüler. Böyle olunca Brezilyalı Matheus Krauchuck ile Bulgar Dmitri Bahov sezonun en kötü maçını çıkardı. 

Aslında yapabilecekleri fazla bir şey olmadığı için takım halinde dağılıp gitti Bursa BŞB.

Sonuç itibariyle sıfır motivasyonla 3-0’lık net yenilgi kaçınılmazdı.

Skorlardan ders çıkartmak sonraki maçlar için yol gösterici olur.

İnşallah bir daha bu kadar peşin fikirli kafalarla sahaya çıkarak teslim olmazsınız inşallah.

Oynamaya, direnmeye çalışın.

Bakarsınız bir yerden sonra şans yüzünüze gülebilir.

Aklıma maçla ilgili takılan soru; pasör çaprazı Krauchuk bu kadar kötü bir gününde iken, genç Berk Dilmenler’in neden daha fazla şans bulamadığına oldu.

Bir güzel anekdotla noktalayalım yazımızı.

Neredeyse dörtte üçü dolu olan tribünlerde şubenin alt yapılarında oynayan kız ve erkek oyuncularını birlikte görmek son derecede hoşuma gitti.

Üst yapı maçlarını izletmenin bu spora hevesli genç jenerasyonun gelişimine katkısının büyük olacağını düşünenlerdenim.

Engin Aksöz / Bursa

 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu